Affetmek… Kimilerine göre imkânsız. Kimilerine göre yapılması gereken ama bir türlü yapılamayan. Kimilerine göre de kolay bir iş. Tüm öğretilerin özünde vardır affetmek. Yalnız bağışlamak çok kolay değildir. Zor iştir. Ama eğer başarılırsa dünyanın en keyifli işidir. Çünkü sonunda yaşanan iç rahatlığı ve huzur bambaşkadır.
Şimdi bir düşünün. Affetmek için önce ne olması gerekiyor? Sizi üzen, kıran, can yakan bir şeylerin yaşanması gerekiyor. Öfkeyle dolacağınız, hırslanacağınız, öç alma duygusunu duyacağınız olayların meydana gelmesi gerekiyor. Yani önce epeyce canınız yanıyor, içiniz acıyor.
Acıyla kıvrandığınız olaylar yaşadığınızda öç alma isteği artıyor. Hayal kırıklığı ise nefret duygusunu tetikliyor. Kendinizi haklı gördüğünüz olayda başınıza gelenler, içinizde başka bir duygunun doğmasına yol açıyor. Bu duygunun adı, kin! Kininiz içinizi kemiriyor. İçiniz içinize sığmıyor. Size bunları yaşatanı parçalamak istiyorsunuz. Onun da canının yanmasını, acı çekmesini istiyorsunuz. Durum böyle olunca affetmek kolay olmuyor.
Peki, affetmeyip bu duygularla yaşamaya devam ettiğimizde neler oluyor? Gelin önce buna bir bakalım. İçi kinle, nefretle dolan bir insan önce sağlığını yitirmeye başlıyor. Negatif duygular yükleniyor. Sürekli olumsuz şeyler düşünüyor. Pek çok negatif varsayım üretiyor. Öç alma hırsı artıkça ruhu bir cenderenin içinde sıkışıyor. Bir bedel ödetmek için planlar yapıyor. Zamanının çoğunu bu işleri düşünmekle geçiriyor. Yani hayatındaki diğer güzellikleri görmek yerine sürekli olumsuz duygular içinde sıkışıp kalıyor. Kısacası negatif enerjiyle doluyor. Buysa hem fiziksel hem ruhsal hastalıklara davetiye çıkarıyor.
Oysa olumlu düşünmenin, hayata pozitif yönünden bakmanın sağlıklı olmak için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Amerika’da yapılan bir araştırmada affetmeyi öğrenenlerin, fiziksel olarak daha az acı çektikleri belirlenmiş. Stresten kaynaklanan sırt ağrısı, uykusuzluk ve mide ağrısı önemli ölçüde azalmış. O halde niye bu kin ve nefret duygusuyla yaşayıp hayatımızı, sağlığımızı bozalım. Bozmayalım ve affetmeyi öğrenelim.
Affetmeyi öğrenmek, ruhsal ve fiziksel sağlığınızı iyileştirmek, yaşamınızı geliştirmek için çok önemlidir. Affettiğiniz zaman önce kendinizi özgürleştirirsiniz. Ruhunuzu sıkan o baskıdan kurtulursunuz. Kendinizi hafiflemiş hissedersiniz. Sanki omuzlarınızdan gereksiz bir yük kalkmış olur. Tansiyonunuz, kalp atışlarınız, uykularınız düzene girer. Gözünüzün önünde olan, daha önce fark edemediğiniz güzellikleri görmeye başlarsınız. Çünkü artık negatif duygulardan arınmışsınızdır. Affetmeyi bir kez başarıp kendinize ilke edindikten sonra hayatınızın değiştiğini görmeye başlarsınız. Siz artık pozitif bir insansınızdır. Ağaçlara, insanlara, çiçeklere, çevrenize başka bir gözle bakarsınız. Kurduğunuz iletişimler farklılaşır. Bağışlamanın inanılmaz hafifliği ruhunuzu ve kalbinizi yumuşacık yapar.
Sonra işin şu yanını da düşünün. Yaşam kolay değil. Zorluklarla dolu. Güçlüklerle savaşırken çeşitli haksızlıklarla karşılaşıyoruz. Yani canımızı yakan olaylar ve insanlarla hep karşılaşmak zorundayız. Bu durumda her acı veren, üzen, kıran, kızdıran olaya kinlenir, hırslanır ve nefretle dolarsak, üstelik bunların öçlerini almaya çalışarak yaşarsak nasıl mutlu olabiliriz? Nasıl sağlıklı kalıp, hayatın tadına varabiliriz?
Bağışlamanın çok kolay olduğunu söylemiyorum. Zor iştir. Kocaman bir yürek ister. Üstelik o yüreğin de sevgi dolu olması gerekir ki bağışlayabilsin. Ama bir kez affetmeyi başarırsanız ve devamını getirirseniz işte o zaman duyacağınız hafiflik ve yücelik duygusu sizi bambaşka bir insan yapacaktır.
Bu güne kadar hiç yapamadınızsa, en azından bir deneyin. Bir de başarırsanız, inanın size çok iyi gelecektir.
ŞADAN HERGÜNER