Translate

YENİ YIL YENİ UMUTLARLA GELSİN


Bir yıl daha geride kalıyor. Hayatımızdan 365 gün eksildi. Geriye ne kadar süre kaldı bilinmez ama kalanı iyi değerlendirmek gerekir.

Çoğumuz yeni yılı karşılarken hep yeni kararlar alır, hedefler belirleriz. Bir kısmını gerçekleştirir, bir kısmını es geçeriz. Ama hep umudumuz vardır gelen yıldan. Daha iyi ve güzel olaylar umut ederiz. İşlerimizin iyi gitmesini isteriz. Sağlık ve huzur bekleriz.

İçimizde umutlarımız var oldukça, yenilenme isteğimiz bitmedikçe gelen her yıl, eksilen günlerimizin yerine yeni deneyimler koyacaktır. Eksilirken çoğalmanın bereketini sunacaktır.

2012 yi karşılarken ben de herkese ve kendime yenilikler diliyorum. Bu yıl tüm dünyaya ve ülkemize bereketiyle gelsin diyorum. Acılar, haksızlıklar, yalanlar, şiddet, kötülükler eksilsin, huzur, bolluk ve sağlık artsın istiyorum. Öncelikle iyi ve doğru ahlaklı insan olmanın önemine inanalar çoğalsın, art niyetliler azalsın diyorum.

Yüreğimizde biriktirdiğimiz ya da sakladığımız tüm iyi niyetleri karşılıksızca sunabileceğimiz, bilgi ve deneyimlerimizi, bir yudum lokmamızı bile paylaşacağımız bir yıl olması dileklerimle yeni yılınızı kutluyorum.

2012 yılı herkese, en çok istediği ama bugüne kadar gerçekleştiremediği dileklerini armağan etsin. Nice mutlu ve huzurlu yeni yıllara…

Şadan HERGÜNER

GEÇMİŞE TAKILI YAŞAMAK

Bazı insanlar için geçmiş ( mazi) çok önemlidir. Hatta öyle ki sanki mazide yaşarlar. Anılar, hatalar, başarılar, sevinçler, hüzünler aynı tazeliğini korur onlar için. Bazen geçmişleriyle övünür, bazen de yerinirler. “Keşke” dedikleri bir dolu yaşanmışlıkları vardır.

“Keşke öyle yapmasaydım.”
“Keşke o öleceğine ben ölseydim.”
“Keşke daha hoşgörülü ve anlayışlı olsaydım.”

Ne yazık ki, keşke ile başlayan cümleler insanı çıkmazdan başka bir yere götürmez. Gereksiz bir tekrarla hayatı zindan etmekten başka bir şey değildir. İçimizde negatif duyguların artmasına, huzursuz ve mutsuz olmaya yarar sadece. Keşke dediklerimizi geçmişte bırakıp, günümüzde aynı hatalara düşmemek en doğru olandır. Geçmiş, deneyimler kazandığımız yaşam kesitidir. Hatalar olmadan başarıya ulaşılmaz. Başarısızlık olarak gördüğümüz her hata aslında bizi tam olmaya yani başarıya götüren deneyimlerimizdir. Onlardan pişmanlık duymak yerine, hataları yapıp deneyim sahibi olduğumuz için şükretmeliyiz. Tabi hatalarımız bize yol gösteren deneyimler haline gelebildiyse.

Mazinin tehlikeli bir yanı vardır. Girdap gibidir. Fark ettirmeden sizi içine çeker. Ne kadar daldığınızı anlayamazsınız. Geçmişe takılı kalmak, yaşadığınız andan uzaklaşmaktır. Hele de bu girdaba girildiyse, hayat kısır döngü olarak geçmişte sürmeye devam eder. Özellikle negatif anıların etkileri bizi büyük acılara doğru çeker. O yıllarda yaşanmış zor olaylara, şu anda da çare bulamama hissi garip bir döngü içine sokar bizi. Mutsuz ve huzur eder.   

İnsan için önemli olan, yaşadığımız şu andır. Bize gerekli olan tek şey yaşadığımız andır. Değerlendirilmesi gereken, doyasıya yaşanması gereken şimdiki zamandır. Onu iyi yaşamaya çalışırsak mutlu oluruz. Verimli oluruz. Doğru olan yaşadığımız anın gerçekliğidir. Geçmişin “keşke”leri değil. Bugünden itibaren anı en iyi şekilde yaşar ve iyi deneyimler yaparsak, yarın mazide bizi çok üzecek olaylar da az olacaktır. Daha doğru bir deyimle, olması gerektiği kadar olacaktır.

Unutmamamız gereken bir konu daha var. Acılar olmadan, sevinçler olmaz. Çekilen her acının bir öğretici yanı vardır. Acı yaşanmadan deneyim kazanılmaz. O yüzden acılarımızı da sevmeliyiz. Bize birer rehber oldukları için.

Mazinin girdabına dalmaktansa, şu anı her zerresiyle yaşamaktır asıl olan. Ne varsa yaşadığımız anda var. Ne öncesi ne sonrası… Önemli olan şimdiki an. Önceye takılmak üzer, sonrayı planlamak hüsrana yol açar. En güzeli yaşanılan anın keyfini çıkarmaktır.

Şadan HERGÜNER

KENDİNE ACIMAK

Kendine acımak, bir insanın kendisine, benliğine vereceği en büyük zararlardandır. Kendine acıyanın ne kendine ne de başkalarına hayrı dokunur. Her insanın içine girdiği zor anları vardır. Yeteneklerinin yetmediği çözümsüzlükleri vardır. Ama bunlar aşılmayacak durumlar değildir. Bazen yaşam üst üste gönderir gülün dikenlerini bize. Fakat bu, hiç gül yollamayacak anlamına gelmez. Hatta dikenler sık sık gelmişse bu, yakında çok güzel bir gül gönderecek demektir. Çünkü yaşamda her güçlüğün yanında mutlaka bir kolaylık vardır.

İnsan mükemmel bir canlıdır. Böylesine özenle yaratılmış varlığın kendine acıması, kendini güzelliklere layık görmemesi yanlıştır. Biz kendimizi iyiye, güzel davranışa uygun görmezsek, başkaları bize kötü davranınca neden kızıyoruz ki? Onlara kızmak doğrumudur? “Sen kendini güzel davranışa layık gör ki, başkaları da sana öyle davransın.”

Hayata ne verirsek o da bize aynısını geri verir. Hani bir dağa karşı seslendiğimizde sesimiz aynı şekilde yankılanır ya. Yaşam da dünya da aynen böyledir. Hayatı güzel niyetler ve eylemlerle yaşarsanız, o da size aynı güzelliklerle yanıt verir.

Kendimizi değersiz görmek, karamsar olmak, acınacak halde olduğumuzu düşünmek ve kendimize acımak başkalarının da bizi böyle görmesini sağlar. Ruh hali böyle olan insan, çevresinde olumsuz izlenim bırakır. Negatif enerji yayar.

Başkalarından saygı, ilgi ve sevgi bekliyorsak önce biz kendimizi sevmeliyiz. Kendimize saygımız olmalı. Kendisini sevmeyen birisinin başkalarınca sevilmesi pek mümkün değildir.
Kişi kendisiyle barışıksa, kendini seviyor ve saygı duyuyorsa, özgüveni varsa, bu başkalarınca hemen algılanır. Kişiye yaklaşımları da algıladıkları değerler ölçüsünde olur.

Her insan değerlidir. Her insanın bir başkasından farklı olan özellikleri vardır. Ve her insanın bir başkasına katacağı katma değerleri vardır. Yeter ki onların bilincinde olalım. Ama her şeyden önce biz kendi değerimizin farkında olalım, kendimize ve diğer insanlara sevgi duyalım.

Şadan HERGÜNER
 
Gezergen Tasarım by Gezergen Blog