Translate

 12 Haziran Genel Seçimleri için süreç devam ediyor. Aday adayları başvurularını yaptılar. Şimdi de kesin adayların açıklanması zamanı bekleniyor. Ben de bekliyorum. Acaba siyasi partiler kadın adaylara ne kadar yer verecekler diye? Parti yöneticileri her seçimde bu konuda biraz bal çalarlar ağızlara. “Kadınlarımız yönetimde daha çok yer almalı” derler de yine bildiklerini yaparlar. Bir türlü elleri gitmez kadın adayları listelere ilk sıralardan yerleştirmeye. Umarım bu yıl durum farklı olur, çok sayıda yapılan kadın aday başvuruları gerçekten değerlendirilir. 

Oysa erkekler kabul etmeseler de bu dünyayı yöneten kadınlardır. Görünür olamayıp arkada gizli güç olarak kalan kadınlar… Gerçi erkekler de biliyor bunu ama yiğitliğe yediremiyorlar sözle kabul etmeyi. Hani bir söz var ya “Her başarılı erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır.” diye, boşuna söylenmemiştir. Kadınlar olmadan erkeler hiçbir şeyi başaramazlar. Ama tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadını baskı altında tutup, geri plana atmayı başarıyorlar. Çünkü fiziksel güç üstünlükleri var. Ben bu durumun oluşmasında biraz kadınları suçlu buluyorum. Arka planda kalmayı kabullendikleri için. Kadınlar kendi aralarında örgütlenip organize olmalılar öncelikle. İşlerini erkeklerin iradelerine bırakmamalılar. Bu anlamda çok kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu çalışmalara gönül verecek, yardım edecek az sayıda erkeğin de olduğuna inanıyorum. Keşke sayıları çok olsa…

Kadın, erkek karşısında yaradılıştan gelen bir otoriteye sahiptir. Bu durum, kadının rahmine bırakılan sperm hücresinin yumurta hücresi karşısındaki durumuna benzer. Sperm hücresi, iradesiz şekilde, yumurta hücresini bulmaya çalışır. Dolayısıyla erkeğin kadına olan tutumu mutlak ve otomatiktir. Kadınsa erkeği sadece bekler. Kendisine yönelenlerden ancak birisine onay verir. Milyonlarca sperm hücresinden de sadece bir tanesine onay verilir. Diğer spermler telef olur. Erkeklerin yaşamda kadın karşısındaki pozisyonu sperm hücrelerinin, yumurta hücresi karşısındaki durumundan farklı değildir. Bir kadın uğruna, bir sürü erkek telef olur. Yani seçme yetkisi aslında kadının elindedir.

Kadının doğasından gelen özellikleri ona büyük ama görünmez bir yönetim gücü getirir. Kadın erkek ilişkilerinde erkek yönetiyor beğeniyormuş gibidir. Fakat derin bilinç düzeyinde, erkeğin tüm faaliyetleri kadın tarafından onaylanmak içindir. Erkek en küçük başarısını eşiyle paylaşmaya, onun beğenisini kazanmaya can atar. Kadın tarafından onaylanmayan hiçbir eylemi, erkeğe mutluluk veremez. O nedenle kadın olmadan erkek hiç bir şey başaramaz. 

Artık fiziki gücün çok da işe yaramadığı günümüzde kadının yapabileceği işler çoğalmıştır. Kazandığı ekonomik özgürlük sayesinde çeşitli ahlaki ve sosyal kısıtlamaları da yıkan kadın, doğal gücünü rahat kullanır hale gelmiştir. Belki de ilerleyen yıllarda demokrasi ve teknolojinin sağladığı kolaylıklarla kadınlar vekâleten erkeklere bıraktıkları yönetim yetkisini erkeklerden alacaklardır.

İşte ben de diyorum ki, artık kadınlar bu güçlerinin iyice farkına varsınlar. Ülke yönetiminde söz sahibi olma haklarını, kendileri ele geçirsinler. Çünkü bu güç kadında vardır. TBMM yüzde 50 oranında kadın vekilden oluşmalıdır. Bugüne kadar erkeklerin çözemedikleri sorunları kadınlar kadınlık ve annelik içgüdüleriyle, Allah vergisi özel yetenekleriyle çözeceklerdir.
       
Şadan Hergüner

Teknolojinin, eğitimin ve iletişimin çok önemli olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Girilen her yarışta bu üç unsur öncelik taşıyor.  Tüm iş sektörlerinde, sosyal ve özel yaşamda etkili iletişim kurmak gerekiyor.

Etkili iletişim kurmak için önce güzel konuşmak, beden dilini iyi kullanmak ve kendini doğru ifade etmek gerekiyor. Çünkü kendini ifade edemeyen kişi, amacını ve hedefini anlatamıyor. Bunların yanında kişinin başarılı olması için beden, ruh ve zihin bütünlüğü ile hareket etmesini bilmesi gerekiyor. Beyin ve olumlu düşünce gücünü kullanarak, en doğru teknikleri öğrenerek hedefine ulaşması gerekiyor.

12 Haziran 2011’de yapılacak genel seçimlere katılacak adaylar ve kampanyaları yürütecek ekip çalışanları için hazırladığım özel eğitim programları; eğitim ve yaşam koçluğunu, doğru ve güzel konuşma, beden dili, motivasyon ve etkili iletişim eğitimlerini kapsamaktadır.            

Sıra dışı olmak, farkındalık kazanmakla olasıdır. Alışılagelen siyasetçi çizgisinden kurtulmak, farklılık yaratmak için sunduğum eğitim ve danışmanlık hizmetleri sizlere önemli bir ayrıcalık kazandıracaktır. Yaşam bir yarıştır. Bu yarışta ancak çok iyi olanlar kazanır. Çok iyi olmak da eğitimle, farkındalığı artırmakla mümkündür.

EĞİTİMLER

-          Etkili İletişim
-          (Diksiyon) Doğru ve Etkili Konuşma (Sunum Teknikleri)
-          Beden Dili
-          Motivasyon
-          Zihinsel ve içsel Gelişim

DANIŞMANLIK

-          İletişim ve Halkla İlişkiler Danışmanı
-     İçsel ve Zihinsel Gelişim Danışmanı

 MEDYA HİZMETLERİ

-          Radyo programımda; tanıtım programı.
-          Gazete köşe yazımda; tanıtım yazısı.

Şadan HERGÜNER
İletişim danışmanı, Yazar, Eğitmen, Radyo Programcısı


ÖZEL ERKEKLER

Biz kadınlar fazla duygusalız. Aşk meşk bizim için önemli. Duygularımızla hareket etmeyi, aklımızla hareket etmeye yeğleriz çoğunlukla. Cefakâr yanımız ağır bastığından mıdır nedir, zor erkeklere bulaşıyoruz genelde. Neymiş, seviyormuşuz, âşıkmışız falan… Oysa bunlar karın doyurmuyor. Sana köle gibi davranan adamı sevsen, derdini çeksen ne olur? Değerini mi bilecek? Sevgili hanımlar öyleyse bunlara paydos deme vakti geldi. Atın onları hayatınızdan ve anlatacağım türden bir tane bulmak için çalışmalara başlayın hemen.

Az bulunan bu özel erkekler genellikle eğitimli, iyi bir aileden gelen, kendini geliştiren, kadına değer veren, düşünceli adamlardır. Kadınsı yanlarıyla barışık olduklarından, kadını iyi anlarlar. Kendisine yapılmasını istemedikleri şeyleri başkasına ve özellikle kadınlara yapmazlar. Zariftirler, romantik yanları türünün diğer örneklerine oranla fazladır. Kadını toplumun içinde her yönüyle görmek isterler. Ama doğal olarak bu erkeklerle birlikte olacak kadının da kaliteli olması gerekir.

İyi birer aşıktırlar. Kadına, kadın olmanın ayrıcalığını yaşatırlar. Kadınları etkilemenin yollarını bilir ve uygularlar. Çünkü onlar, eğitimli ve kaliteli kadının gücünü elinde tutmayı sevdiği kadar ait olduğu erkeğin rüzgârına kapılmak istediğini de iyi bilirler. Bu erkekler kadına istediği özgürlüğü verirler, baskıcı olmazlar. Ama asla başıboş bırakmazlar. Zaten kadının istediği de budur. Üzerinde hâkimiyet kurmayacak, ruhunu okşayacak, değerini bilecek fakat her zaman kendine kol kanat gerecek bir erkek isterler. Onlar, kadınların sığınacağı en emin limanlardır. 

Bu tarz erkekler genelde yakışıklıdırlar. Yakışıklı olmasalar bile bakımlıdırlar. İyi giyinirler. Zevk sahibidirler. Sıra dışı hobileri vardır. Golf oynamak, sörf yapmak gibi! Sosyal hayatları faaldir. Kültür ve sanattan anlarlar. Sinema, tiyatro alışkanlıkları vardır. Sanatçı olanları çoktur. Dernek ve kulüp üyelikleri vardır. Zengin olanları lüks yaşamı sever. Olmayanları ise iyi yaşamak için elinden geleni yapar.

Kesinlikle otur deyince oturan, kalk deyince kalkan erkekler değillerdir. Kişilik sahibi, akıllı, donanımlı adamlardır. Bir kadına kurban olacak yapıları yoktur. Ama sevdikleri kadını baş tacı edecek kadar olgundurlar. Duyarlı bir yanları vardır. Sürpriz yapmayı, güzel hediyeler almayı, sıra dışı geziler ve tatiller planlamayı severler. Kadının mutlu olması, kendini iyi hissetmesi onlar için önemlidir. Bir kadına istediklerini verebilme özelliğine sahip olmak, bu erkeklere kendini iyi ve önemli hissettirir.

Gelelim çapkınlık konusuna.  Ne yazık ki çok talep gördükleri için aldatmazlar diyemeyiz. Sadık olanları da vardır, olmayanları da. O yüzden bunlardan bir tane buldunuz mu elinizde tutmayı bileceksiniz. Zaten nadir bulunan varlıklardır. Gözünüzü açmanız gerekir. Bir erkek size kadın olduğunuzu hissettirebiliyorsa siz de ona aynısını yapmalısınız. Yoksa bu adamı uzun süre elinizde tutamayabilirsiniz.
İnsan gibi erkeklerin ve kadınların çok olacağı bir toplum olmamız dileklerimle. Sevgiyle kalın. 

Şadan Hergüner   
                                                                                                                                                                                               

MEVLANA’DAN ALINTILAR

Melana ve Şems’den içsel huzurumuzu destekleyecek güzel alıntıları sizlerlerle paylaşıyorum. İç huzurumuz olursa, dünyanın güçlüklerine daha rahat göğüs gerebiliriz.


Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için…
Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için…
Bazen, ağlamak gerekir açılmak için…
Bazen, anmak gerekir anılmak için…                                
Bazen de susmak gerekir duymak için…
Şems-i Tebrizi



Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın…
Tutmayacak bir ele uzandığın için kendine mi ?

Eğer bir gün dünyaya ait çok büyük bir derdin olursa…                          
Rabbine dönüp “Benim büyük bir derdim var.” deme.
Derdine dönüp “Benim çok büyük bir rabbim Var.’ De….
Mevlâna

Suskunluğum asaletimdir her lafa verecek cevabım vardır, lakin önce lafa bakarım laf mı diye sonra da söyleyene bakarım adam mı diye !

Üzülme der Mevlana ..! istediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur. . .

Üzülme der Mevlana ve devam eder; Bir yandan korku bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun… Tek kanatla uçulmaz zaten. Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, Kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin? Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz…
Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır!

KANSER KARŞITI BESLENME ŞEKLİ


Sevgili okurlar, elektonik posta yoluyla aldığım bu bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim. Çağın hastalığı kansere karşı beslenme şeklimizi değiştirmek zorundayız. Tabi yaşam biçimimizi de...
Şunu da vurgulamak istiyorum. Teknoloji hayatımızı çok kolaylaştırdı ama yanında getirdiği bazı şeyler de bir o kadar sağlıksız kıldı. Uzmanlar artık çok eskilerde olduğu gibi beslenmemizi söylüyorlar. Hazır gıdaları tüketmek yerine evde kendimiz yapmalıyız. Ben de bunun doğruluğuna inanıyorum. Çünkü bizler iki nesil öncesine göre daha sağlıksızız.

Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;

* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı
içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları
yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk
ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların
yerine zeytinyağı ve doğal hayvani
yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi
probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını
yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının.
Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse marda (?) sütü
kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir)
tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan
tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir
şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Aşırı alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme)
ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin
kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır
kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki
tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.

Prof. Dr. Ahmet AYDIN   

İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı                       


Uzmanların ve bilinçli ebeveynlerin vurguladığı bir konudur bu. Mutlu çocukluk yaşayanlar yetişkinliklerinde daha başarılı olurlar. Çıkmazlara girmezler. Özgüvenleri vardır. Çünkü aileleri onları bir birey olarak görüp, büyütürler. Söz hakkı tanırlar. Seçimlerine saygı duyarlar. Sevgi dolu bir iletişim içinde yetişirler. Mutlu çocukluk geçirme konusunda yapılan bir araştırma ilginç bir sonucu ortaya koydu. Araştırma sonucu geçtiğimiz haftalarda yayımlandı.

Cambridge Üniversitesi tarafından yapılan bu araştırmaya göre mutlu çocukluk geçirenler boşanmaya daha meyilli oluyorlar.  İngiltere’de 1946 yılında doğan bir grup insanı her yıl izleyen bilim adamları çocukluklarında sevgi dolu bir ortamda büyüyenlerin, özgüveni yüksek bireyler olarak ilerleyen yaşlarında çıkmaza giren ilişkilerini bitirmede daha cesur davrandıklarını belirlediler. Ergenlik çağındayken öğretmenlerinin mutluluk, sosyalleşme ve enerji seviyelerini kontrol ettiği bireylerin, tez canlı, emir almaktan hoşlanmayan kişiler oldukları belirtiliyor. Profesör Felicia Huppert, “İhtiyaçlarını karşılamayan ilişkileri sonlandırmada, çocukluğunu mutlu bir çevrede yaşayan kişiler, diğer yaşıtlarına göre daha özgüvenli olduklarından, boşanmakta tereddüt etmiyorlar” diyor. Aynı zamanda ergenlik çağını mutlu geçirenlerin, yaptıkları işte daha fazla tatmin olduklarını, hobilerine ve kişisel zevklerine zaman yaratarak sosyalleşme eğilimlerinin de yüksek olduğunu söylüyor.

Uzmanlar, “Maddi ve manevi olarak yaşanan sıkıntıları mümkün oldukça çocuklara yansıtmayarak mutlu bir çocukluk geçirmelerini sağlarsak, hayata bir sıfır önde başlamalarını da sağlamış oluruz” diyerek ebeveynleri uyarıyorlar.

Yeni sonuçlanan bu araştırmanın da ortaya koyduğu gibi mutlu çocukluk dönemi, kaliteli yetişkinlik dönemi için çok önemli. Bence doğru olan, adam gibi çocuk yetiştirilecekse çocuk sahibi olmaktır. Çocuğuna ilgi, sevgi, saygı gösteremeyenlerin yetiştirdikleri çocuklar ileride sorunlu yetişkinler olmaktadır.

Kendine özgüveni olan, cesur davranmaktan korkmayan, sosyal ve mutlu insanlar hayatta başarılı olanlardır. Tüm ilişkilerinde ne istediklerini bildiklerinden daha az sorun yaşarlar.
Gelelim bu tarz insanların boşanma meyilli olmaları konusuna. Eee, zaten bir ilişki yürümüyor, tökezliyorsa bunu sürdürmenin anlamı yok ki. Her iki taraf içinde zararlı bir durum… Acı çekmek, kavga etmek, mutsuz çocuklar büyütmemek için yapılması gereken en doğru iş bence. Sadece burada önemli bir konu var ki, o da evlilik rayına oturmadan çocuk sahibi olmamak. Yoksa ilişkiler biter herkes yoluna gider de olan o çocuklara olur.

Dileğim; tüm çocukların mutlu ortamlarda büyümesi, özgüveni olan mutlu yetişkinler olması.
Sevgiyle kalın.
                                                                                                
Şadan Hergüner

                                                                                 
Yeni bir Dünya Kadınlar Günündeyiz. Geçen yıl bu gün için yazdığım yazının içeriğindeki gerçeklerde değişen bir şey yok ne yazık ki. Şöyle demiştim yazımda: “Tüm dünyada olduğu gibi bizde de kadına hala bir meta olarak bakılır. Alınır, satılır cinsten, faydalanılması gerekir cinsten bir nesne. Evet, epeyce yol alınmıştır kadının değeri hakkında ama bu küçük bir paydır genele baktığınızda. Kimse bunun aksini savunmaya kalkmasın. Kendi ayaklarının üzerinde durabilen kadın sayısı nedir? Siyasette, iş dünyasında üst düzey durumunda olan kadının sayısı nedir? Evli olup da kocasının boyunduruğu altında olmayan kaç kadın var? Ne yazık ki, bu sayılar azdır.  Ülkemizde kocasından dayak yiyen ama kimselere söyleyemeyen eğitimli kadının sayısı yüksektir. Köle gibi çalıştırılıp, başına vurularak parası elinden alınan kadınları hiç düşünmek bile istemiyorum. Ya sığınma evlerinde olan, kocadan, babadan, ağabeyden şiddet gören, sığınacak yeri olmayıp zorunlu olarak fuhuş batağına sürüklenen, çalıştığı yerde patron veya yöneticilerin tacizine uğrayan, sokakta kendini bilmez gözü dönmüşlerin tecavüzüne uğrayan kadınların sayısı ne kadardır?”

Dedim ya, değişen bir şey yok bu Kadınlar Günü’nde de… Sadece artan farklı şiddet boyutları var. Eski eşi tarafından öldürülen kadınlar var. Üstelik bu eski eşler için suç duyuruları yapıldığı halde korunmayıp, göz göre göre öldürülen kadınlarımız var. Sokak ortalarında, karakol önlerinde kocaları tarafından öldüresiye dövülen kadınlarımız var. Kocasından bu dayağı yediği görüldüğü halde evine geri gönderilen kadınlarımız var. Ha bir de “Dekolte kıyafetler giyen kadınlar, tecavüze davetiye çıkarırlar” deme cesaretini gösteren İlahiyatçı bir profesörümüz bile var. Bu nasıl bir zihniyettir? Erkeği Allah çok ayrıcalıklı mı yaratmıştır? Nefsine hâkim olmak, iradesine sahip çıkmak zahmetinde bulunmasın mı demiştir? Ben de kadının ve erkeğin kendini teşhir edecek şekilde giyinmelerini doğru bulmuyorum. Hele kadının özellikle medya tarafından seks sembolü bir cinsel obje olarak kullanılmasını hiç doğru bulmuyorum. Kendini bu şekilde kullandıran kadınların yaptıklarını da… Ama açık kıyafetler giyen kadınlara, erkeklerin tecavüz edebileceği düşüncesini de esefle kınıyorum.


İşte size acı bir Türkiye gerçeği daha. Hep bilinen ama artık ayyuka çıkan bir gerçek! Geçen hafta gazetelerde haber olarak yer aldı. 13–14 yaşlarında evlendirilen çocuk gelinler. Olay, Çorum’da, aileleri tarafından başlık parası karşılığında yaşça büyük erkeklerle evlendirilen ve yaşları 13 ile 14 arasında değişen çok sayıda kız çocuğu, hamile kalıp doğum servisine geldikleri sırada hastane yetkililerinin güvenlik güçlerini uyarmasıyla tespit edildi. Bu zaten bilinmeyen bir durum değil. Ama yaş sınırının artık iyice düşmesi korkunç. Babalar para karşılığında kız çocuklarını satıyorlar. Nikâh yok, çocuklar hamile. Ya ölü doğum yapıyor ya da kendileri ölüyorlar. Çorum’da Çoğunlukla Ağrı ve Van doğumlu olan kız çocuklarının tespit edilmesinin ardından, konuyla ilgili yasal işlem başlatılmış. Hastane yetkilileri, şu ana kadar 10’un üzerinde çocuk gelin hamile kalarak hastaneye başvurdu diyor.

Ne utanılası bir durumdur bu. 13 yaşındaki kız çocuğu oynamak ister, okula gitmek ister. O ne anlar evlilikten, çocuktan, kocadan. Küçücük bedeni kaldırabilir mi hamileliği, doğumu? Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Hep yazılarımda vurguladığım, radyo programlarımda söylediğim gibi yine altını çizmek istiyorum. Kız çocuklarını okutmalı, eğitmeliyiz. Anadolu’nun her bölgesinde kızların eğitilmesi gerçeğini kabul ettirmeliyiz. Geleceğin babalarını doğuracak kız çocukları bilinçli, eğitimli olmak zorunda ki, aklı başında erkek çocukları yetiştirsinler.


Türkiye’deki kadın manzaraları böyle… Umarım önümüzdeki yıl Dünya Kadınlar Günü için yazacağım yazı daha iç açıcı olur. Ben yine de tüm hanımlarımızın sembolik gününü kutluyorum. Kadınlar Gününüz kutlu olsun. Değerleriniz bilinsin. Yüzleriniz gülsün.
Sevgiyle kalın.

Şadan Hergüner

 
Gezergen Tasarım by Gezergen Blog