Translate

SEVGİNİZİ SÖYLEMEKTEN KAÇINMAYIN

Bazı insanlar sevgilerini açık etmekten mutluluk duyar. Bazıları içinde saklar, söylemekten çekinir. Kimileri de sevgisini sözle ifade etmekten utanır. Dilinin ucuna gelir yüreğinin sözleri ama söyleyemezler. Üstelik yazıya dökmekten bile rahatsız olurlar.

Ne yanlış bir tutumdur bu. Sevgi sözlerle ifade edildiğinde anlam bulur. Karşısındakine farklı bir haz verir. Sevgi sadece eylemlerle anlatılamaz. Sözlerle takviye ister. Jestlerle detaylanır. Sevdiğiniz insan, siz tam anlatmazsanız nasıl bu sevginin varlığından emin olabilir ve kendini seviliyor hissedebilir ki?

İşte bu nedenlerle sevdiklerinize sevginizi sözlerinizle anlatın. Hareketlerinizle, jestlerinizle hatta sürprizlerinizle taçlandırın. İçinizde tutmayın. O biriken sevgi gün gelir sizi, gerektiğinde ifade etmediğiniz için çok üzebilir. Ya sevdiğinizi elinizden kaçırırsınız, ya da o bu dünyadan göçtüğünde “Keşke onu ne kadar çok sevdiğimi söyleseydim.” diyebilirsiniz. İçinizde açılacak bu yaralara izin vermeyin. Anne ve babalarınıza, eş ve sevgililerinize, çocuklarınıza, dostlarınıza, yakın akrabalarınıza sevginizi dile getirin. İster sözle, ister yazıyla ama mutlaka söyleyin.

“Nasıl olsa benim onu sevdiğimi biliyor, defalarca tekrarlamama ne gerek var.” Bu düşünce biçimi yanlıştır. Sevdiğiniz kişi eşiniz olsun, sevgiliniz olsun, anne ve babanız ya da çocuğunuz olsun veya arkadaşınız olsun hiç fark etmez sizden sevgi sözlerini duymak ister. Bu onları mutlu eder hatta onurlandırır. Sevginizi sözlerle ifade etmek sevdiklerinizi ödüllendirmek anlamına da gelir.

Sevgimizi içimizde tutup, sözlere dökmemek, davranışlarımıza yansıtmamak kurduğumuz iletişimin de aksamasına neden olur. Karşımızdaki insanlar medyum değildir. Biz anlatmadan, hissettirmeden, kendimizi ve duygularımızı tam ifade etmeden bizi anlayamazlar.

Her insan farklı yapıdadır. Herkesin aynı olmasını bekleyemeyiz. Ama en azından bazı şeyleri yapmayı deneyebiliriz. Utangaçsak, bunu kırmak için kendimizi eğitebiliriz. Vurdumduymazsak, daha duyarlı olmak için çabalayabiliriz. Unutkansak, kendimize hatırlatıcı alarmlar oluşturabiliriz. Yani her şey bizim elimizde. Yeter ki yapmak isteyelim.

Sevgi, insanları birbirine bağlayan en güzel duygudur. Bu bağı güçlü kılmanın en hoş yolu da sevginizi sözlerle ve davranışlarla ifade etmektir. Yüreğinizin her zaman sevgi dolu, sevenlerinizin ve sevdiklerinizin hep çok olmasını diliyorum.

Sevgiyle kalın.

Şadan HERGÜNER














İNSANIN ŞAŞIRTAN DAVRANIŞLARI


Eflatun’a Sormuşlar


Toplumun kötülüklerinden ve nahoş hallerinden kaçmayı kendine düstur edinmiş olan Eflatun’a iki soru sormuşlar.

Birincisi; “İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?”

Eflatun tek tek sıralamış:

“ Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki sonra çocukluklarını özlerler.
Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler, sonra sağlıklarını geri almak için para öderler.
Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar. Sonuçta, ne bugünü ne yarını yaşarlar.
Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler…”

Sıra gelmiş ikinci soruya. “Peki, bu konuda siz ne öneriyorsunuz?”

Bilge yine sıralamış:

“Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.”

Eflatun’un çok uzun yıllar öncesinden yaptığı saptamalar ve öneriler ne kadar doğru.

Biz insanlar hayatı nasıl yaşadığımızın farkında değiliz. Güzelliklerini tadarak değil, hayatı bir an önce tüketerek yaşıyoruz. Hep daha fazla şeye sahip olmak için didiniyoruz. Daha çok para, eşya, giysi mal ve mülk… Yani maddeye bağımlı yaşıyoruz. Tabiî ki bunlarda olacak ama yeterince… Daha çok değil. İhtiyacımız kadar.

Günü yani anı yaşamadan yarının hesabını, planını yapmak akıllıca değildir. Çünkü yaşam bize hiç beklemediğimiz engeller ya da farklılıklar çıkarabilir. Yapılan planlar altüst olabilir. O nedenle bugünün değerini bilerek yaşamak lazım. Bize sunulan hayatı, güçlükleri ve kolaylıklarıyla sindirerek yaşamak gerekir ki, hiç yaşamamış gibi ölmeyelim.

Sağlıklı yaşamak ise hayatın keyfine vararak yaşamaktır. Elimizde olmayan nedenler dışında, sağlığımızı korumak için bedenimize ve ruhumuza bakmamız, iyi davranmamız gerekir. Onu hoyratça harcamak, hayatımızı harcamakla eşdeğerdir.

Ve sevgi… Sevmek ve sevilmek! Eğer biz önce kendimizi ve sonra herkesi hatta en çirkini bile seversek, başkaları da bizi sevecektir. Sevgi karşılığını kendiliğinden bulur. Ama hiç kimseye kendimizi zorla sevdiremeyiz. Bu ancak suyun gideceği yolu bulması gibidir. Doğal olarak gelişir. Siz başkalarını gerçekten sever, hoşgörülü ve içten olursanız, başkaları da aynısını size hissedecektir.

Hayatı dolu dolu yaşamak bizim elimizde. Çabucak tüketmekte… En iyisi, önce bugünü hakkıyla yaşamaktır. Duyumsayarak, isteyerek, keyif alarak yaşamak… Çalışmanın, dinlenmenin ve eğlenmenin dengelerini kurarak yaşamak. Yani yaşayarak ölmek lazım, haksız mıyım?

Sevgiyle kalın.
Şadan Hergüner




Hayat Her Zaman Güzeldir

Şu anda hayatın neresindesiniz? Kolay yerinde mi, yoksa zor yerinde misiniz? Sizi bilemiyorum ama ben yine zor bir noktadayım. Eskiden olsa üzülürdüm. “Hep beni buluyor bu terslikler, ne zaman her şey yolunda gidecek? Bıktım artık.” derdim. Ama yaşam deneyimi öyle bir şey ki insanı farkında olmadan eğitiyor. Bir bakıyorsun, yaşama bakış açın değişmiş. İşte ben şimdi bu noktadayım. Hayatın beni eğittiğinin farkındayım. O yüzden şu aralar yaşadığım güçlüklerden korkmuyorum.


Her nedense hayatımdaki güç zamanlar, rahat zamanlarımdan fazla oldu. Galiba benim yaşam sınavlarım biraz zor. Ben hayatın birçok sınavla dolu olduğuna inananlardanım. Kimi hayatlar kolay kimileri zor sınavlarla doludur. Güçlüklerle baş edip, üstesinden gelenlerin ruhu daha iyi olgunlaşır. Bir de şuna inanırım; sürekli mutlu olmak ya da hep mutsuz olmak mümkün değildir

Hayatın tek düze olduğunu düşünsenize… Keyifli olur muydu? Asla. Sürekli mutlu yaşadığınızı düşünün. Bir süre sonra sıkılmaz mıydınız? Değişiklik aramaz mıydınız? Mutsuzluğu bilmeseydik, mutluluğun değerini nasıl anlardık? Veya tam tersini düşünün. Devamlı mutsuz olduğunuzu. O zaman yaşama sıkıca sarılabilir miydiniz? İçinizde, yakında bir şeylerin değişebileceği umudu olmasaydı yaşamaya devam edebilir miydiniz? Edemezdiniz. İçimizde umut olmazsa, işte o zaman hayat yaşanmaz.

Bence hayatı yaşanır ve değerli kılan, iniş ve çıkışlarıdır. İnişi yaşamadan, çıkışın kıymetini bilemeyiz. Uzun süre aynı çizgide devam eden hayat bile sıkıcıdır. İçinde heyecan olmadan, kaybetmenin korkusu, kazanmanın sevinci olmadan yaşanan hayat keyif vermez. Sürekli kazanarak yaşarsanız, kazandığınızın değerini bilemezsiniz. Ancak kazandığınızı kaybettiğinizde onun ne kadar değerli olduğunu öğrenirsiniz.

Hayata teşekkür ediyorum beni eğittiği için. Farkında olmamı sağladığı, yaşattığı güzellikler ve zorluklarla beni mutlu ettiği için. Her güçlüğün yanında bir kolaylık verdiği için. Her olumsuz deneyimden, olumlu yanı bulup çıkarmayı öğrettiği için. Yalnız kendim için değil, başkaları için de yaşamam gerektiğini anlamamı sağladığı için. Yaşamak da bu değil mi zaten?

Tüm güçlüklerine rağmen yaşamak, nefes almak, hayatı iliklerinizde hissetmek güzel şey doğrusu!

Sevgiyle kalın.

Şadan HERGÜNER
 
Gezergen Tasarım by Gezergen Blog