Translate

Yazımın başlığı size uzak mı, yakın mı geliyor? Ya da ne çağrıştırıyor? Bunu bilmiyorum ama inanın söylediğim kocaman bir gerçektir.

Kişisel gelişim kitaplarını ilk okumaya başladığım zamandan bu güne, uzun bir süre geçmiştir. En az 15 yıl olmuştur % Yüz Düşünce Gücü adlı kitabı okuyalı. Ardından diğerleri geldi. Kişisel gelişim, hayatımın önemli bir bölümünü oluşturur. Bunun doğumdan ölüme kadar devam etmesi gerektiğine inanırım.

Düşünce gücünü kullanmanın yollarını öğreten kitaplarda, öncelikle anlatılan bir konuyu kısaca vurgulamak istiyorum. “Çok uçlarda olmamak üzere istediğiniz her şeye düşünce gücünüzü kullanarak sahip olabilirsiniz. Önce istediğiniz şeyin gerçekleşeceğine inanacaksınız, bunun olması için adanmış bir karar verip bu kararı gerçekleştirmeye iman edeceksiniz. Sonra, istediğiniz her neyse onu, gerçekleşmiş gibi hayal edeceksiniz. Bu hayali zihninize yerleştirip, yaşatacaksınız ve size bir an önce gelmesi için onu çağıracaksınız. Tabi bu arada aklınızı da kullanıp isteğinizin gerçekleşmesi için elinizden ne geliyorsa yapacaksınız. Ve sonunda isteğinize kavuşacaksınız.”

Ben size kısaca anlattığım bu yöntemi, yıllardır hayatıma sokmuş durumdayım. Zaten hayal gücü geniş bir insanım. İstediğim şeyi gerçekleşmiş gibi hayal etmek benim için çok kolay. İnanın bu yöntemle pek çok dileğim gerçek oldu. Size de tavsiye ederim.

Şimdi siz soruyorsunuzdur, “hangi isteklerin gerçek oldu?” diye. Hemen birkaç tanesinden söz edeyim. Yapmak istediğim işlere sahip olmak buna örnektir. İstediğim yaşam tarzına sahip olmak, istediğim nitelikteki dostlara ve istediğim güce sahip olmak hemen sıralayacaklarım arasındadır. Fakat bir kez daha belirtmem gerekir ki, isteklerinizin ulaşılmayacak nitelikler taşımaması gerekir. Bir de kişisel gelişim kitaplarında verilen uygulamaları kesinlikle hayatınıza yerleştirmeniz gerekir. Bıkmadan usanmadan uygulamalı, çalışmalarınıza devam etmelisiniz. Asla umudunuzu yitirmemeli, olumsuz düşüncelere kapılmamalısınız. Hayata sürekli olumlu yönden bakmayı ve olumlu düşünmeyi öğrenmelisiniz. Gerisi çorap söküğü gibi gelir.

İnanmak bir işi yapmanın yarısıdır denir. Bu çok doğrudur. O halde şimdi bunu denemeye başlayın. Yeni yılda yeni kararlar alıp, kendinizi bu kararları gerçekleştirmeye adayın. Daha kaliteli, huzurlu ve mutlu bir hayat sürmek elimizde… Yapmamız gereken ise karar vermek, eyleme geçmek ve çalışmak. Gerisi gelecektir. Yeter ki isteyin.

Hepinize mutlu yıllar diliyorum. 2011 yılı bereketiyle ve güzellikleriyle gelsin.
Sevgiyle kalın.

Şadan HERGÜNER

MERAKLA BEKLEMEK

İnsanın meraklı bir bekleyiş içinde olması zordur. Eliniz ayağınıza dolanır sanki. Duygular altüst olur. Biri gelir, biri gider. Sıkıştırır, daraltır sizi. Hele de beklediğiniz şey sizin için çok önemliyse iyice karışırsınız. An gelir kör düğüm olduğunuzu hissedersiniz. Kendinize, “Nasıl çözüleceğim?” dersiniz. Kısacası zordur merakla beklemek.

Bir şeyi beklemek zaten başlı başına sabır işidir. Eğer siz sabırsız biriyseniz, bu süreç yüzünden gerilebilirsiniz. Sinirleriniz bozulur, uykularınız kaçar, yerinizde duramaz hale gelirsiniz, bir şeyler içinizi yiyip durur. “Hadi kendimi biraz sakinleştireyim, en azından düşünmemeye çalışayım” dersiniz ama o öyle bir şeydir ki kolay kolay bırakmaz sizi. Çıkar gider bir süre aklınızdan, siz günlük hayattaki diğer işlerinize odaklanınca. Ama ufak bir mola anı bulmaya görsün, hemen bitiverir düşüncelerinizde. Başlar içinizi ve beyninizi kemirmeye. Ah dersiniz “Bir olsa bu iş, bir bitse şu bekleyiş de rahatlasam.”

An gelir beklediğiniz şeyin olumlu ya da olumsuz sonuçlanacağı konusu bile önemini yitirir sizin için. Bekleme süresinin bitmesi daha bir önem kazanır. Çünkü artık merak içinde kalmaktan, bugün veya yarın sonuçlanır bu iş demekten bıkmışsınızdır. Sadece o sürecin sona ermesini istersiniz.

İşte tam bu sırada yüreğinizdeki umut kendini hissettirir. “Hele bir dur, sabret, bekleyeceksin tabi. Beklediğin şey, bir de istediğin gibi çıkarsa ne kadar mutlu olacaksın” der. İçinizdeki coşku yeniden artıverir bu düşünceyle. Bir anda mutluluk kaplar tüm bedeninizi. Rahatlarsınız bir süreliğine. Ta ki, yeni bir atak gelene kadar.

Görüyorsunuz değil mi duygular nasıl da iç içe yaşanıyor? Nasıl hayatı dengeliyor? Bu yüzden değil midir ki, insan yaratılmış en mükemmel varlıktır. Hayata tutunması, ayakta kalması, güçlüklere göğüs germesi için bütün duygular ona verilmiştir.

Ben şu sıralar böyle bir bekleyişin içindeyim. Bir daralıyorum, bir kararıyorum, bir umutlanıyorum. Ama elim mahkûm bekliyorum. “Bunca zamandır bekledim, biraz daha sabredeyim” diyorum. Üstelik beklediğim konu hakkında fazla bilgi sahibi de değilim. Benim için ne kadar doğru olacak, iyi mi yoksa kötü mü olacak, bilmiyorum ve çok merak ediyorum. Ama bildiğim tek şey var, sabredip beklersem, en azından sabrımın sonucunu alacağım. Bu da beni mutlu ediyor. Çünkü sabır duygum gelişiyor.

Hepinize sonu güzel olacak bekleyişler diliyorum. Ama hayat her zaman bunu sunmaz bize. Bu gerçeği de unutmamanızı istiyorum.
Sevgiyle kalın.

Şadan GERGÜNER
Son yıllarda “Performans Ödevleri”, velilerin önemli bir sorunu haline geldi. Yıllar sonra yeniden ders çalışmaya ve ödev yapmaya başladılar. Üstelik bu ödevler onların okul yıllarında yaptıkları ödevlerden farklı. Epey bir araç, gereç, zaman, araştırma, yaratıcılık ve malzeme gerektiriyor. Kısacası işleri zor!

Anne ve babalar işten eve geldikten, yemek hazırlayıp yeme işini bitirdikten sonra başlıyorlar harıl harıl ders çalışmaya. Eee, kolay değil internetten araştırma yapılacak, önceden kırtasiye ve marketlerden alınan malzemeler hazırlanacak, ardından istenilen ödev bir sunum haline getirilecek. Ve bu sunum, çocuğa iyice öğretilecek ki çocuk yarın derste bunu öğretmenine ve arkadaşlarına anlatabilsin.
Değişen öğretim – eğitim sistemimize göre öğrenciler gördükleri bazı dersleri uygulamalı olarak öğreniyorlar. Artık ders kitaplarındaki bilgiler daha yalın. Çünkü performans ödevleriyle uygulamalı sunumlar hazırlayarak dersi yaşayarak öğreniyorlar. Araştırma yapmak için internet kullanmaları da gerekiyor. Sanki Türkiye’nin her yöresindeki, her evde internet varmış ya da her okulda yeterince bilgisayar varmış gibi. Ama internet cafeler var değil mi? Çocuklar oralara gidebilirler. Peki, nasıl gidebilirler? Veliler çocuklarını buralara yalnız göndermek istemiyor. Çünkü yaşanan pek çok saçma ve kötü olay var. Yani veli de çocuğuyla birlikte gitmek zorunda kalıyor.

Çocuklar araştırma işini hallettiler diyelim. Şimdi bunu istenilen ödev haline getirme işi başlıyor. Ama ne yazık ki bu iş, çocukları aşıyor. Bir eşya oluşturmak, maket hazırlamak, reklam prodüksiyonu yapmak, bir seminerin protokol düzenini ayarlamak, resimler ve objelerle bir konuyu anlatmak 9 – 10 yaşlarındaki çocuklar için çok kolay iş değil. Yapamıyorlar. Böyle olunca onların yerine veliler yapıyor ödevleri. Genelde bu işi anneler üstleniyor. Yani çalışan kadının işi bir o kadar daha artıyor. Çok yakın bir arkadaşım ki; kendisi çalışıyor, her görüşmemizde bana “Akşam yine çok dersim vardı, yoruldum.” diyor. İşin en kötü yanı ise bu durumu tüm öğretmenler ve okul yöneticileri de biliyor. Ne acı bir tablodur bu!

Öğretmen ve okul yöneticisi olan bir başka arkadaşım da bu sistemin yanlış olduğunu söylüyor. Yurt dışında denenip, başarısız olmuş bir sistem getirilip bizde uygulanıyor. İnsan şöyle düşünmekten kendini alamıyor, acaba amaç hiçbir şey bilmeyen, laylaylom çocuklar yetiştirmek mi, ne dersiniz? Notları öğrenciler değil, veliler aldığına göre durum bunu gösteriyor. Bize de, acınacak halimize gülmek düşüyor.
Sevgiyle kalın.

Şadan HERGÜNER

KADINLAR ERKEKLERDEN NE İSTER?

Kadınlar erkeklerden çok şey ister ama bence önce anlayış ister. Erkeklerin hep sordukları ama tam yanıtını bulamadıkları sorudur bu. Doğruyu söylemek gerekirse, bulmaları pek mümkün değil. Çünkü biz kadınlar da onların bizden ne bekledikleri sorusunun yanıtını bulamıyoruz. Şimdi her iki cins için söylüyorum, empati yapmaya çalışsak… Sonuç alamayız, çünkü bir kadın erkek olmak nedir veya bir erkek kadın olmak nedir bilemez ki. Peki, ne yapmalıyız? Karşılıklı olarak olduğu gibi kabullenmeli, uzlaşmalıyız.


Gelelim kadınların ne istediklerine. Anlayışla birlikte saygı ister. Karşınızdaki insandan saygı ve anlayış göremezseniz kendinizi değersiz hissedersiniz. Adam yerine konmuyor hissedersiniz. Kadın erkeğinden sevgi ve ilgi bekler. Çünkü sevgi en açılmaz kilitleri açan anahtardır. İlgi görmek ise kadına beğenildiğini, özel olduğunu düşündürür. Sevdiği erkeğin onu önemsediğini hissettirir. Ama ilgi görme işini abartan kadınlar, erkeklerde bıkkınlık yaratır. Kadının, bu isteğinin dozunu iyi ayarlaması gerekir.

Kadınlar erkeklerden iltifat almayı severler. Bu, gururlarını okşar. Her kadın yapılan iltifatın ne kadar gerçeklik taşıdığını bilir ama yine de güzel sözler duymayı ister. Buna biraz, ego tatmini diyebiliriz. Sonra erkeği için yaptığı şeylerin karşılığında bir teşekkür bekler. Bu teşekkür ona yaptıklarının, erkek tarafından önemsendiğini düşündürür.

Fedakârlık ve özverilerinin karşılık bulmasını ister. Maalesef bunu hiç bulamayan kadınlar var. Ama eğitimli ve kariyer sahibi kadın bu karşılığı bulamazsa hırçınlaşır. Hatta karşısındaki adama hayatı dar edebilir.

Her kadın sevdiği erkek tarafından biraz kıskanılmak ister. Bu kadına erkeği için önemli olduğunu, onun tarafından güzel bulunduğunu ve sahiplenildiğini hissettirir. Fakat aşırıya kaçan kıskançlık krizlerinden nefret eder. Hele hayatını kısıtlamaya kalkan paranoyak krizleri asla istemez. Kadın sevdiği erkeği paylaşmak istemez. Kadınların büyük bölümü, bir erkeği severken başka bir erkekle ilgilenmez, ilişki yaşamaz. Bu nedenle hayatındaki erkeği başkasıyla paylaşmaz. Erkeğin kaçamağını yakaladığı anda felaket yaşanır. Bir başka kadının kendisine tercih edilmesi onu çıldırtır. Gücü varsa hayatındaki adamın canına okur. Erkekten sadakat bekler.

Kadın erkeğine güvenmek ister. Güven duyduğu adama, kendini güçsüz hissettiği zamanlarda sığınmak ister. Erkeğinin de kendisine güvenmesini ister. Zaten karşılıklı güven duygusunun eksik olduğu ilişkiler uzun soluklu olmaz.

Kadınlar erkeklere oranla daha kolay affederler. Bazen aldatan erkeği de affederler ama içlerinde bir burukluk kalır. Aynı olay tekrarlanırsa, ilişkiyi bitirme gücüne sahip olan kadınlar, arkalarına bile bakmadan çekip giderler. Kadın bir karar verdiyse bunu kolay değiştirmez. Hele sabit fikirli, inatçı bir kadınsa onu kararından vazgeçirmek mümkün değildir. Bu tarz kadınların, erkekler tarafından idare edilmesi gerekir. Ve kadın ilişkiyi bitirmeye karar verdiyse, erkek onu durduramaz, geri çeviremez.

Aslında her kadın için özgür olmak önemlidir. Ama hepsi bu hakkını dilediği gibi kullanamaz. Sınırlandığı zaman içsel sıkıntılar yaşamaya başlar. Kendisini kısıtlayan erkekten hırsını farklı tepkilerle alma yoluna gider. Belki canı daha çok sıkılır, yanar ama bunu yapar.

Kadınlar değişikliği, güzel ve bakımlı olmayı, alışverişi severler. Yaptıkları değişimin erkek tarafından fark edilmesini beklerler. Erkek bunu atlarsa, hakkında pek hayırlı olmaz.

Monoton erkekleri sevmezler. Heyecan veren, sürprizleri seven, güldüren, ruhlarına hitap eden, kadir kıymet bilen erkeklere hayatlarını adarlar. Kadınlar kendileri için doğru erkeği bulma konusunda biraz takıntılıdırlar. Emin olmak için erkekleri bir takım testlere tabii tutabilirler. Çoğu zaman erkek bunu anlamaz bile. Ama bir kez emin oldular mı, kendisini seven erkeğe dünyaları sunarlar.

Sevgiyle kalın.

Şadan HERGÜNER
 
Gezergen Tasarım by Gezergen Blog