İnsanoğlunun yapısında vardır kendini güvende hissetme gereksinimi. Her insanın en güvenli sığınağı, durumu başkadır. Güvende olma isteği bazen yenilikleri, değişimleri, farklılığı kabullenmemeyi de beraberinde getirebilir.

Kimi insan için yenilik ve değişim bilinmeyendir. Bu bilinmeyene kendini teslim etmek, kişiye güvensiz gelebilir. Bu nedenle değişime direnç gösterebilir. “Olduğu gibi kalmak, bilinmeyenden daha güvenlidir” diye düşünebilir. Ne de olsa şu andaki konum doğrusu ve yanlışıyla, kolayı ve zoruyla kanıksanmıştır. Şimdi yeni bir maceraya atılmanın gereği yoktur. Sonucunun ne olacağı bilinmeyen bir değişim, bu tarz düşünen insanları korkutur.

Güzel bir söz vardır bizde: “Korkunun ecele faydası yoktur.” Korkmak, çözümsüz kalmaktır. Elini, kolunu bağlayıp beklemektir. Oysa insan muhteşem özelliklerle yaratılmıştır. Yeter ki özelliklerimizin farkında olalım. Her güçlüğün üstesinden gelebilecek yetenekler verilmiştir insana.

Şimdi size bir SUFİ kuralını aktaracağım: “Karşına çıkan değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?” Ben de tamamen katılıyorum buna. Değişimler olmadan, yeniliklere ayak uydurmadan yaşanacak bir hayat, tek düzedir. Kendimizi güvende hissedeceğiz diye korkarak, çekinerek yaşamak eksik kalmaktır. Belki çok daha huzurlu ve mutlu olacak bir yaşama sırtını dönmektir. Yani bir nevi yaşamdan kaçmaktır.

Hayat güzellikleri, kolaylıkları ve güçlükleriyle anlamlıdır. Zoru yaşamayan, kolayın değerini bilemez. Zor olanın da kendine özgü bir eğitim yanı vardır. Yaşamda zordan kolaya, inişten çıkışa geçtiğimiz zaman anlarız, elde edilenin ne kadar değerli olduğunu. Deneyimler kazanırız. Hatalarımızı tekrarlamamak içindir bu deneyimler. Yaşamın her aşamasında bize yol gösterirler, ışık tutarlar.  

Değişimler sürecinde çıkılan yolun ucunun nereye varacağını düşünmek ve bununla ilgili endişelere kapılmak yersizdir. Korkmak yerine ilk adımı atmak yeterlidir. Zaten bize düşen görev de budur. Kararlı ve inançlı olarak ilk adımı atmak… Gerisi kendiliğinden gelir. Yenilikler ve değişimler gözümüzü korkuttukça yaşamdan koparız. Geride kalırız. Onlara ayak uydurarak yaşadığımızda ise yaşamın ahengine uyum sağlarız. Hayatla birlikte akarız. Güzel olan da bu değil midir?

Şadan HERGÜNER