Bir bilgeye sormuşlar:

“Dünyada en çok kimi seversin?”
“Terzimi severim.” diye cevap vermiş. Soruyu soranlar şaşırmışlar.
“Aman üstad! Dünyada sevecek o kadar kimse varken, terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı şimdi? Neden terzi? Demişler.  
Bilge, bu soruya şu yanıtı vermiş:
“Evet dostlarım, ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler; ölünceye kadar da, beni hep aynı kalıpla ve aynı gözlerle görürler.”

Önyargılı bakış açı ve yaklaşım bu kıssadan hissede olduğu gibidir. Birileri hakkında tam ayrıntılı bilgi sahibi olmadan ona bir biçim yakıştırmaktır. Ya da kişiyle yaşanan bir tatsız olayda ona bir kalıp biçmek, bir daha da farklı bakış açısıyla onu değerlendirmemektir. O kişi de değişimler var mı, yoksa yaklaşımları hep aynı mı? Bu sorulara yanıt aramamaktır.

Peki, önyargı nedir? Bir kimse ya da bir şeyle ilgili olarak belirli koşul; olay veya görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hükümdür.

İnsanlara önyargıyla yaklaşmak iletişim sorunları doğurur. Uzlaşma ortamı bulmayı zorlaştırır. Üstelik önyargılı kişiler kendilerine de zarar verirler. Onlar dünyaya dar bir bakış açısıyla bakıp, iç dünyalarını geliştiremezler. Bu nedenle daha yalnız bir yaşam içinde olurlar. Korkuları, kaygıları, negatif duyguları bol olur. Hayatı gerektiği gibi değerlendirip yaşayamazlar. Olumlu da olumsuz da olsa önyargılı olmak doğru değildir. Bizler olaylara ve insanlara yaklaşımlarımızı esnek tutarsak başarılı ve mutlu oluruz.
Sevgiyle kalın.                                                                                                            
Şadan HERGÜNER