Translate

EĞİTİMLİ İNSANIN ÖZELLİKLERİ

Konfüçyüs der ki, eğitimli insanların dokuz düşüncesi vardır.

1-      Baktıklarında berrak görmeyi düşünürler.
2-      Dinlediklerinde iyi duymayı düşünürler.
3-      Sıcak bir görünüşe sahip olmayı düşünürler.
4-      Davranışlarında saygılı olmayı düşünürler.
5-      Konuşmalarında doğru olmayı düşünürler.
6-      Kuşkuya düştüklerinde soruları nasıl soracaklarını düşünürler.
7-      Öfkelendiklerinde, sorunları düşünürler.
8-      İşlerinde ciddi olmayı düşünürler.
9-      Kazancı gördüklerinde, adaleti düşünürler.

Bu düşünceler insan olmanın en önemli özellikleri. Verimli, huzurlu, dengeli ve sağduyulu insan, bu özellikleri taşıyan insandır. Etkili ve kaliteli iletişim kurmanın özü de bu özelliklere bağlıdır. İnsan gibi insan olmak sadece öğretimle gerçekleşmez. Eğitim şarttır. Aile içi eğitim ve kişinin kendini geliştirmesi için sosyal eğitim. Eğitim olmadan öğretim işe yaramaz.

Baktığında berrak görmek, tarafsız bakmak demektir. Empati yapmayı bilmektir. “Hep bana” isteğinden arınmaktır. Dinlemek, duymak değildir. Odaklanarak, düşünerek söylenenleri izlemektir. Dinlemeyi bilmeyen iletişim kuramaz, güzel konuşamaz. Dinlemek konuşmaktan daha önemlidir. Tartışmaların çoğu dinlemeyi bilmediğimiz için yaşanır. Başkalarına karşı olumlu, sevecen ve anlayışlı olmak insana sıcak bir görünüm sağlar. İletişimi kolaylaştırır. Huzur yayar. Davranışlarında saygılı olan insanlar, çevrelerinden saygı görür. Vermeden alamazsınız. Baskıcı, anlayışsız insanlardan korkulur. Onlara saygı duyulmaz. Sevilmezler.

Doğru ve dürüst olmak en güzel insani erdemlerdendir. Güvenilir olmayı, sevilmeyi sağlar. Etkin iletişim için çok önemlidir. Güvenmediğimiz insanlarla bir arada olmak istemeyiz, onları dışlarız. Soru sormayı bilmek, iletişim kolaylığı getirir. Şüphenin içini kemirmesine ve varsayımlara yol açmasına izin vermek büyük hatadır. Zannetmek yerine doğru sorularla soruna cevap bulmaya çalışmak gerekir. Aksi durumda şüphe, nefrete ve öfkeye yol açar. Öfkesine sahip olamayanlar kaybetmeye mahkûmdur. Hiçbir sorun, saldırgan ve zorlayan tavırlarla çözülemez. Oysa tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.

İş hayatı ciddiyet ister. Başarının anahtarı, ciddi ve sorumluluk sahibi olmaktır. Sıcak, anlayışlı görünümün yanında ciddiyet de gerekir. Ciddi bakış açısı sadece iş hayatını değil tüm yaşamı kapsamalıdır. Çünkü bu yaklaşım adaletli olmayı sağlar. Başkalarının zorluklarını görüp, paylaşmayı sağlar. Gözü tok insan, kazancı çoğaldıkça yardımcı olmak ister. Adaletli olma özelliğini her alanda kullanır. “Hepsi benim olsun” demez. Çevresini de düşünür.

Şimdi toplumdaki tüm bireylerin bu özelliklerle yaşadığını bir düşünün. Çözülemedik bir sorun kalır mıydı aramızda? Her şey uzlaşmacı ve paylaşmacı bir yaşam anlayışına bağlı değil mi? O halde bunu başarmak için çalışmalıyız. Önce kendimizi eğitmeli, sonra da başkalarının eğitilmesi için emek vermeliyiz. İnsan isterse her şeyi başarabilir.
Sevgiyle kalın.

Şadan Hergüner

YARINI GÖREMİYORUM


İçi sıkılıyordu. Anlayamadığı bir duygu içini burkuyordu. En iyisi ona gitmekti. O yardımcı olabilirdi. Telefon açtı kâhine. "İmkânsız, tam çıkmak üzereydim." Dedi kâhin. "Lütfen" dedi, kadın, kendisini kıramayacağını düşünerek... Çok zengindi kadın, ülkenin en zenginlerinden. Doğaüstü güçlere inanırdı ve kâhinin müdavimlerindendi... Tabii ki kâhin böyle iyi bir müşterisini kıramamıştı.

Karşılıklı oturuyorlardı. Önlerindeki suya baktı kâhin, Kaşları çatıldı, gözbebekleri büyüdü, alt dudağı düştü, kafasını kaldırıp ona baktı "çok üzgünüm" dedi, durakladı, belli ki söylemek istemiyordu.
"Ne?" dedi kadın ısrarla ve kâhin söyledi: "Suda yarını göremiyorum..."

Yıkılmıştı kadın. Medyum bugüne kadar hiç yanılmamıştı. Yarın olmadığına göre bu gece ölecekti. Ne yapmalıydı? Evine gitti, vasiyetini yazdı, biraz televizyon izledi. Uykusu gelmişti. Son gecesiydi ve ne yapacağını bilmiyordu. En iyisi uyumaktı. Böylece ölürken hiçbir şey hissetmezdi.

Yatağına uzandı, gözlerini kapattı ve... Derin bir uykuya daldı. Uyandığında güneş yeni doğmuştu,  kuş sesleri geliyordu. "Cennette miyim?" diye düşündü. Her şey gece bıraktığı gibiydi. Kalktı, sabahlığını giydi, salona indi, her şey normal gözüküyordu kâhin bu kez yanılmış mıydı acaba? Masanın üstündeki gazeteye gözü ilişti… Manşette şöyle yazıyordu:
"Ünlü Kâhin öldü.”


Kendi hayatın hakkında bir kararınız yoksa başkalarının vardır. Bu yazı bana bir e-posta ile geldi. Sizlerle paylaşmak istedim. Gerçekten çoğumuz kendi hayatımız için karar vermekten korkuyor ve yanlış yapıyoruz. Başkalarının dediklerine ya da doğrularına göre yaşamayı seçiyoruz. Belki de bunu daha kolay buluyoruz. Oysa bu hayat bize verilmiş büyük bir nimettir. Onu seçimlerimiz yani kararlarımızla biz yaşamalıyız, başkaları değil. Çünkü verilen hayatın tekrarı yok. Sevgiyle kalın.                                      

Şadan Hergüner                                                                                    
 
Gezergen Tasarım by Gezergen Blog